
Ne istiyoruz ki biz hala birbirimizden?.. Neyi paylaşamıyor, neden anlaşamıyoruz…
Ne istiyoruz ki biz hala birbirimizden?..
Neyi paylaşamıyor, neden anlaşamıyoruz…
İnsan hakikaten çok tuhaf bir varlık...
İçerisinde kimi zaman var olmanın onuru misali kocaman bir sevgi ve fakat öte yandan da kimi zaman bitip tükenmek bilmeyen bir nefret ile yaşayabiliyor…
İnsan; o en kıymetli eşref-i mahlukat, sinesinde bunların ikisini birden aynı demde taşıyabiliyor.
Uzun korona karantina günlerinde, kendimle baş başa bunu düşündüm günlerce, gecelerce...
Mevlana’nın ‘kimi zaman halimize melekler imrenir, kimi gün halimizden şeytanlar iğrenir’ dediği halet-i ruhiye üzerine tefekkür ettim.
Elbette biliyorum, dünya var olduğu müddetçe kötülük her daim bizlerle olacak. Bizlere, sevdiklerimize her zaman mutlaka bir şekilde, bir yerlerden kötülükler yapılacak.
Bu kimi zaman bile isteye olacak, kimi zaman farkında bile olmadan.
Bu yazıyı kaleme alırken aklımdan bilmeden kalbini kırdıklarım, incittiklerim geçiyor ister istemez.
Fakat zaman geçtikçe ve idrak ettikçe yaşamı, kendimle muhasebemde halleşme ve helalleşme sürecini de başlattım çok şükür.
Dilim döndüğünce, her kim varsa kırdığım mutlaka gönlünü aldım.
Kırgınlık, kızgınlık, öfkeye hakim olamama ve nefret!
Maalesef Twitter hesabımı her açtığımda işte bu duygularla karşılaşıyorum.
Bir ağırlık çöküyor yüreğime, ivedi şekilde kapatıyorum hemen sayfamı.
Ya bizdensin, ya da öteki...
Bu duyguyla hemhal olan, artık acıda dahi birleşemeyen bir toplum olduk ne hazin.
Kadın cinayetleri art arda geliyor.
Acımasızca servis ediliyor kan revan içinde görüntüler.
Adlarına başlıklar açılıyor, alçakça ‘iyi olmuş’ yazan bir kaç kendini bilmez bile çıkabiliyor…
Genç bir kardeşimiz, ‘ezan okunuyor, müziği kısın’ diye uyarı yapıyor.
Arkadaşı ile korkunç bir şiddete maruz kalıyorlar.
Biri kaçıyor, öteki hayatını kaybediyor…
Havada türlü türlü rivayetler uçuşuyor.
Yine merhamet ve vicdan yoksunu birileri ‘Kürtçe müzik dinlediği için öldürüldü’ başlığı açıp toplumu çok tehlikeli bir ateş hattına sürüklemeye çalışıyor.
Genç kardeşimizin acılı ailesi basın mensuplarına açıklama yaparak, olayın nasıl vuku bulduğunu etraflıca anlatıyor.
Bakıyorsunuz, aynı hesaplar bir düzeltme yapmaya bile tenezzül etmemiş.
Puslu ortamların, bulanık suların nasıl da hoşlarına gittiğini görüyoruz her defasında ve yine üzülmek, olan bitene üzülmek hep bize kalıyor.
Amerika’da yaşanan vahim, acı cinayet ve akabinde cereyan eden olaylar yayınlanıyor haber bültenlerinde.
İnanılmaz bir us tutulması yaşıyor güya ‘gelişmiş batı’!
Her yerde bir kamplaşma, almış başını gidiyor.
Herkes kendinden olmayana sağır, kendine benzemeyene kör.
Diller, ‘ötekinin derdine’ lal…
İtiraf ediyorum siyasetten pek hazzetmem ama üzerimize doğru gelen kötülüğü görmek için de sanırım çok politik olmak falan gerekmiyor.
Velhasıl demem o ki bu gidiş gidiş değil dostlar.
Dilerim herkese ibret olur şu korona günlerinde yaşadıklarımız ve dilerim bir an önce sevgi dili galip gelir nefrete.
Sevgiyle, muhabbetle, önümüzdeki hafta görüşmek dileğiyle…
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.