Algıya mağlup olmak(!)

Bildiklerimizin, düşündüklerimizin, gördüklerimizin çoğu aslında, fark etmeden bize dayatılanlardan başka şeyler değillerdir. Yani algıları yönetme sonucu beyinlere hükmetmedir.

Bu yöntem bize yabancı değildir. Çünkü tarihin her döneminde karşımıza çıkmaktadır. Yöntemin ustası da, Müslümanın çok iyi tanıdığı ve kendisinden sakındığı şeytandır. Nahl suresinin 63. ayetinde “Şeytan onlara işlerini süslü/cazip gösterdi” buyrularak algı yöntemine vurgu yapılmaktadır. İnsanın alacağı kararların tümünde bu kavramın etkisi bulunur. Gerçek bilgiye ulaş(a)mazsa şeytanın dayatmaları ve vesveseleri ile kendini ve beraberindekileri helake sürükler.

Şeytanın taşeronluğunu yapan Mekkeli müşrikler de bu yöntemi kullandılar. Hem de sürekli… Bu yöntemle bir bilgi –doğru veya yalan olması fark etmez- ne kadar tekrar edilirse, toplumun önünde görünen kişiler ne kadar çok dile getirirse etkisi o kadar fazla olur. Mekkeli müşriklerin Hz. Peygamber için ısrarla “deli, sihirbaz” kelimelerini 13 yıl boyunca yorulmadan, sıkılmadan, utanmadan kullandıklarını ve bu yöntemle itibarsızlaştırmaya çalıştıklarını görmek mümkündür. Şeytanî yöntemi devam ettirmek isteyenlerin aynı yöntemi sürdüregeldiklerine şahit olu(yo)ruz. Millet sevdalısı insanların yapmış oldukları birçok hizmete rağmen “hırsız, diktatör” gibi yakıştırmalara muhatap olduklarını görmek yöntemin ilk günkü gibi aktif olduğunu gözler önüne sermektedir. Şeytan var oldukça bu yöntem devam edecektir.

Hitler'in Propaganda Bakanı Joseph Goebbels'in  “Yeterince büyük bir yalan söyler ve sürekli tekrar ederseniz, sonunda halk buna inanır” sözü deşeytanın yöntemini tekrar etmekten başka bir şey değildir.

Aslında yöntemler sürekli tekrarlanır. Gelin kısa bir beyin jimnastiği yapalım…

İslâmî kesimi ikinci sınıf insan görüp aşağılayan, her türlü zulmü reva gören bir yapı var ülkemizde...

Millet” düşüncesiyle hareket edildiğinde paketlenip bir köşeye atılabilen zihniyet…

Ancak “Millî” düşünceyi elde tutmak, onunla yol yürümek çoğu kez gerçekleşemiyor.

Çünkü güçlü algı sonucunda zalimleri, yalan ustalarını bize şirin, masum, özel gösterirler!

Ve başarırlar.

Ömründe kıble yönünü denk getir(e)memiş yobazları evliya gibi karşımıza çıkarırlar.

Ve beğendirirler.

Ömürleri boyunca dinimize küfrederler. Ancak dindarlara muhtaç oldukları zamanlarda dindarların hoşuna gidecek bir fotoğraf karesi servis ederler.

Ve övgünün âlâsını elde ederler...

Yalanın en kalitelisini konuşurlar.

Ve birçok kez de inandırırlar.

Afet zamanında dalga geçercesine milletin gözüne soka soka eğlence merkezlerine koşarlar...

Ve yakıştırırlar...

Yalan vaatlerde bulunurlar. Yerine getir(e)medikleri vaatlerini yine yalanlarla örtmeye çalışırlar...

Ve örterler.

Vatan evlatları günlerce dertlilerin yanında derman olmaya çalışmasına rağmen eleştirilirken, algı taraftarları mini bir entrika neticesinde göz boyamayı başarırlar, yarış atlarını cilalayıp piyasaya sürerler...

Ve alkışlatırlar.

Tüm bu hilelere kanmamak için ilahi uyarı peş peşe karşımıza gelir: “Düşünmezler mi? Akletmezler mi?” Şuur etmezler mi?

Aynı şekilde Peygamberî duruş da insanlığı uyarır: “Mümin, aynı delikten iki defa ısırılmaz.

Fazla eskilere gitmeye gerek yok. Yakın geçmişte bu hamlelere biz tekrar tekrar karşılaştık…

Benzeri sahneleri defalarca izlemek zorunda kaldık, yeterince savunma gücümüz olmadığı için müdahale edemedik.

Senaryoyu yazan aklın aynı olmakla birlikte değişen tek şey figüranların farklılığıdır.

Bundan kurtulmak, yani beynimizin köleleşmesine müsaade etmemek düşünmekten, duyduğumuz her şeyin doğru olamayabileceğini idrak etmekten geçer.

Kâinatın yaratıcısı ve sahibi, şuur sahibi insanlara Hucurat suresi altıncı ayette, “Ey iman edenler! Bilmeden birilerine zarar verip de sonra yaptığınıza pişman olmamanız için, yoldan çıkmışın biri size bir haber getirdiğinde doğruluğunu araştırın” fermanıyla bilgi verir.

Güçlü olmak, iktidar değil muktedir de olmak istiyorsak oyun kurucuların oyuncağı olmadan, treni uçuruma sürenlerin değil, kendi değerlerimize sarılanların yanında yer almakla mümkün olacaktır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar