
İdris Kartal yazdı; Diriliş Muştusu...
Diriliş son noktadır, diriliş yaşamaktır. Hatta diriliş yaşamaya başlamaktır.
Diriliş Muştusu...
Sezai Karakoç bu coğrafyanın bağrından çıkmış bir şair, bir yazar…
Onun ruh dünyasını anlayabilmek için eserlerini çok çok dikkatli bir şekilde okuyup analiz etmek gerekir. Sezai Karakoç’u çözebilmek için hissetmek gereklidir.
Diriliş Muştusu için bir ilkeler kitabıdır diyebiliriz. Sezai Karakoç dirilişe, yani yeniden olmaya, varlığının farkına varmaya doğru bir yolculuğa çıkarıyor okuyucusunu. Diriliş son noktadır, diriliş yaşamaktır. Hatta diriliş yaşamaya başlamaktır.
İşte bu diriliş, yazarın ifadesiyle çocuğun elindeki meşaledir. O meşale İstanbul’u, Bingazi’yi, Kahire’yi, Mekke’yi ve tüm İslam beldelerini kuşatarak, aydınlatarak ruhları diriltecektir. Sezai Karakoç dirilişle yeniden doğmayı, en başından söz vermeyi, kulluğun ilk kuralını yerine getirmeyi hatırlatıyor.
Dirilişe giden yol eleştiriden geçer diyor yazar. Sorma, sorgulama fakat anlama arayışıyla araştırma ve daha doğrusu tecessüsle somutlaşan biçim sonunda Allah’a, Allah’ın yaratma sıfatına hayranlığa, o sıfatı idrake ulaştıracaktır. Bu da dirilişin aşamalarındandır. Hatta burada özeleştiriyi çok önemsiyor. Çünkü insan özeleştiri sayesinde kendisinin sınırlarını öğrenir ve amaçlarını ona göre belirler. Ayrıca özeleştiriye disiplin penceresinden de bakıyor ve İslam’da disiplinin bilginler, arifler, erenler tarafından sağlandığını devlet yönetimlerinin koydukları yasaların diriliş insanını çizgiler içerisinde tutmaya yetmeyeceğini ifade ediyor. Bunu da ceza ve armağan sisteminin diriliş insanına çok fazla bir şeyler ifade etmemesiyle açıklıyor.
Sezai Karakoç İslam dışı ideolojilerden beri olduğunu sık sık belirtiyor. Kapitalizmin sömürüsünü, komünizmin terörünü, batıcılığın anarşizmini, nihilizmin karanlık kuyusunu bir yol olarak belirlemiyor.
Diriliş bir kavuşmadır. Diriliş, kavuşma anının sevinci, acıların ve hasretlerin son bulmasıdır. Diriliş İslam’a kavuşmadır ayı zamanda. Fakat bu kavuşma çetin bir yolun sonunda gerçekleşecek olan bir kavuşmadır. Yazar bu yolda çile çekenleri, bedel ödeyenleri selamlıyor.
İnsanın kendisini Allah’tan başka herhangi bir şeye bağlaması özgürlüğün sonudur. Puta, insana, ırka, sınıfa, mala tapıcılık yalnız ve yalnız Allah’a tapmayla sona erer. Bu anlamda dirilişe ermek özgürlüğe ulaşmaktır. Materyalist kafayla dirilişe eremezsiniz. Burada da ahiret hayatına inanmamanın mutsuzluğa yol açtığına değiniyor. Yol, ahiret inancını teorik bir yol olmaktan çıkarıp onu yaşanır kılmaktır. Yazar, sadece onu bilmeyi yeterli görmüyor ve onu yaşamayı da öneriyor. Esasında diriliş muştusu ahiretin dünyamıza yeniden doğuşudur. Sezai Karakoç diriliş muştusunun tanımını bu şekilde yapıyor.
Sezai Karakoç belki de bir hayali tarif ediyor. Öyle ya insanoğlu en sevdiklerinden vazgeçip o dikenli yolda nasıl yürüyecek? Cennetin basamakları taşlı değil midir? Bu kadar put içinde onlara meyletmeden yürümek mümkün müdür? Bu köle nasıl azade olacak? Bu köle kendi kendisini özgürleştirecek, çare budur. Bu nedenle kapitalizmin, komünizmin özgürlük türküleri yalan türkülerdir. Diriliş, Hz. Yusuf gibi zindanda, Hz. İsa gibi çarmıhta, Hz. İbrahim gibi ateşte, Hz. Musa gibi denizde özgürlüktür.
Diriliş bir muştudur da. Yani bir müjde, bir moral kaynağıdır. Bu müjde umudunu kaybetmiş herkese bir kurtuluş reçetesi sunar. Bu reçete sahici bir reçetedir, hayal dünyasının, yalanlar âleminin reçetesi değildir. Yazar burada “saadet hapı” ifadesini kullanıyor. Müjdeyi kendisi de veriyor zaten. Bu müjde Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine şiirinde tam manasıyla özünü bulur:
…
Aşk cellâdından ne çıkar mademki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
…
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
…
“Suda kendini gören at ürker ve nehri geçemez” diyor.
İnsanı engelleyen de kendisidir.
Kitap, hayatın her alanında bizleri geri atan ne kadar çok çeldirici olduğunu da gösteriyor. İnsan bu çeldiricileri mayınlı arazileri temizlemek gibi aşıp dirilişe ulaşacaktır. Çünkü bu anlayış ve kavrayış yeniden başlamayı ve bozulmuş düzene karşı mücadele etmeyi gerektiriyor. Bu yolda umutsuzluğa yer yok diyor yazar. Çünkü umutsuzluğu doğuran sistem ve yapılar hiç yıkılmayacakmış gibi görünseler de bu aldatıcıdır. Allah sevgi ve iman umutsuzluğa yer vermeyecek kadar büyük ve kapsayıcıdır.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.