
Yalan söylüyorlar, iftira atıyorlar, yalanları ortaya çıkıyor, fakat bir türlü rezil olmuyorlar!
Böyle utanmaz, böyle arlanmaz, böylesine iftiracı, kaşarlanmış insanların, bu kadar "itibar"(!) görmesinin sebebini sosyologlar araştırmalı değil mi?
Herşey oldular ama rezil(!) olmadılar!
Haber-Yorum: Şükrü Sak
Benzeri bir olay, başka bir ülkede yaşansa, bir daha insan içine çıkmaya utanılacak olaylar, Türkiye'de belli bir kesim tarafından artık iyice "kanıksanmış" ve "benimsenmiş"...
Çok ilginç bir şey bu!
Düşünün ki, adam yalan söylüyor, yandaşlık yapmak için iftira atıyor.
Bir süre sonra, yalan söylediği ve iftira attığı belgeleriyle ortaya çıkıyor.
Ama yalancıya hiçbir şey olmuyor?..
Adamın ne yüzü kızarıyor...
Ne utanıyor...
Ne rezil oluyor, ne mesleki itibarı sarsılıyor...
Ne de kimse, "Ya İsmail bak yalan söylemişsin, utanmıyor musun insanları kandırmaya, sen ne biçim bir insansın olm?!" filan diye tepki gösteriyor...
Yalancı, iftiracı ve yandaş "gazeteci", ne özür diliyor... Ne "yahu yanlışlık yapmışız" diyor...
Hiiiiç...
Ne güzel değil mi?!
Böyle utanmaz, böyle arlanmaz, böylesine iftiracı, kaşarlanmış insanların, bu kadar "itibar"(!) görmesinin sebebini sosyologlar araştırmalı değil mi?
Adamların yalan söyledikçe, takipçi ve "beğeni"(!) sayıları da artıyor? Anlaşılır gibi değil...
İşte bu söylediklerimizin en somut örneği, kamuoyunda "manipülatör İsmail" olarak bilinen İsmail Saymaz...
İBB, İmamoğlu, Murat Ongun üçlüsünün, medyadaki trol ayağı bu!
Bütün belgeleriyle ortaya çıkan "Fazilet durağı yalanı..." Örgütlü bir yalan, organize bir iş...
Hatta Nedim Şener'in deyimiyle; "Organize aptallık..."
Niye?
Çünkü sabahın köründe, ekmek derdiyle, işine yetişmeye çalışan insanlara iftira atılıyor, "organize kötülük" yapmakla suçlanıyor, "İBB ve İmamoğlu'nu başarısız göstermek için kendilerine virüs bulaşma riskini de göze alarak otobüse tıklım tıklım bindikleri" iddia ediliyor...
Sabahın o saatinde ekmeği peşinde işine giden insanlara, "troll" diye hakaret ediliyor.
İmamoğlu, olmayan görüntüleri izleyip "kanı donuyor", ekranlardan yalan servis ediliyor!
Sonucu biliyorsunuz;
Ortada örgütlü, organize bir yalan olduğu, bu yalanı örtbas etmek için evrakta sahtecilik yapıldığı savcılık soruşturması neticesinde belgeleniyor...
Yani tam bir rezalet!
Tam bir yalan dolan, hile hurda, alavere dalavere tezgâhı...
İBB Başkanından, sözcüsü Murat Ongun denilen kişiye, medyadaki trolü İsmail Saymaz'a kadar, organize bir şekilde;
Hem halk sağlığını tehlikeye atmışlar...
Hem iftira atmışlar...
Hem yalan söyleyip, tweet atmışlar...
Netice?..
Ne utanan, ne özür dileyen, ne istifa eden kimse yok?
Hani ahlâk? Hani dürüstlük? Hani insana ve topluma saygı? Hani "etik değerler?"
Peki, bir de bunların yalanlarını sosyal medyada onaylayan, fakat yazıp çizdiklerinin yalan olduğu ortaya çıkınca hiç oralı olmayan bir kesim var... Bunlara ne demeli?
Çok ilginç değil mi?
Yalanı, iftirayı "kutsal bir yöntem" olarak benimsemiş mi oluyorlar böyle yapmakla?
Normal şartlar altında, yalan söyleyen, yalanı açığa çıkan itibarını kaybeder, inandırıcılığını yitirir, mesleğini, makamını kaybeder, ciddiye alınmaz, adı "yalancıya" çıkar değil mi? Bunlarda hiiiiç...
İşin en tuhaf yönlerinden biri de şu;
Adamların yalanı, evrakta sahteciliği "belgelenmiş" olmasına rağmen,istifa eden, etmeyi düşünen kimse yok! Hepsi görevinin(!) başında... Harıl harıl çalışıyorlar...
N'apıyorsunuz?.. "İBB'yi yönetiyoruz, ben de gazetecilik yapıyorum..."
Ne diyelim?
Utanmadıktan sonra istediğini yap!
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.