Osman Aslan yazdı; "Melik-Şah"a Kırkıncı gün mektubu...

Osman Aslan yazdı; "Melik-Şah"a Kırkıncı gün mektubu...

Doğduğunda ağladım, ağlamak öyle güzeldi ki...

Melikşâh...

5 Aralık 1996 gecenin sonları, seher vakti saat dört buçuk-beş civarı, hava kapalı, sisli ve inceden yağmur atıyordu. Sorgun eski Devlet Hastanesi morgunun önünde servislere çıkan ince uzun bir koridor vardı, hemen girişinde dışarıda bir bankta oturuyordum. Gökyüzüne bakıyorum… Annem ve hastanede çalışan bir akrabamız olan hemşire koridordan bana doğru koşarak geldiler;

 “Gözün aydın, gözün aydın! Oğlun oldu…

Ayağa kalkıp hafif tebessüm ettiğimi hatırlıyorum. Tekrar gökyüzüne baktım, annem ve hemşireye teşekkür ettim, döndüler ve gittiler.

Sormamız üzerine büyüklerimiz tarafından ismi önceden bize bildirilen; "Melikşah dedim Melikşah…"

Oturdum banka ve çenemi göğsüme yapıştırdım, ellerim dizlerimde hem seviniyor hem ağlıyorum, ağlamak o kadar güzeldi ki...

 Geldik evimize, o zaman gördüm bembeyaz, pamuk gibi küçücük bir bebekti. Şu oldu, bu oldu Allah'ın izniyle büyüdü. Çocukluk zamanı içinde hatırladığım anılardan biri; 7 yaşındaydı… Ramazan bayramının arifesinde evden Melikşah ve küçük kardeşini aldım, çarşıya getirdim. Bayram için her ikisine de ayakkabı aldım… Döndük, evin bir sokak gerisinde indirdim bunları, ayakkabı poşetlerini ellerine verdim;

-“Haydi bakayım yürüyerek gidin eve kendiniz bayram için alışveriş yapmış edasıyla tadını çıkararak yürüyün…

Dedim. Ben tekrar döndüm çarşıya. Akşam eve gittiğimde küçük kardeşi Muhammed'in ayakkabısı poşetten çıkmış hemen yatağının yanında duruyordu…

-“Melikşah senin ayakkabın nerde?..”

-“Baba başka zaman giyerim…”

-“Hayır oğlum giy de bir bakayım…”

Suçluluk duygusuyla yere bakarak cevap vermedi.

Küçük kardeşi Muhammed yanıma gelerek; “Baba söyleyeyim mi?..”

-“Söyle ne oldu?..”

Muhammed koştu ayakkabı poşetini getirdi, içinden eski yıpranmış çocuk ayakkabısı çıktı. Melikşah yolda eve gelirken ayakkabısı eski olan kendi emsali bir çocuğa yenileri verip eskisini alıyor, bayramda sen giy diye. Yedi yaşında çocuk Melikşah hesapsızlık içinde bir sürü hesap sanki, hayata bakış açısı burada temelleniyor gibiydi…

Zaman içinde devir, devir içinde hal şu oldu bu oldu Melikşah 26 yaşına geldi.

Hep yarım bıraktığı üniversiteler, dördüncü üniversitenin üçüncü sınıfındaydı Melikşah'ım. Mevcut durum içinde ne kadar zor bu cümleyi söylemek hay Melikşah'ım hay, senin gecelerin mi? Yıllarca sarık ve cübbeyle namazını kıldın da yakınlarının dışında hiç kimse görmedi bunu ve uzun süren namazlarından sonra saatlerce seccadenin başında ağladığını bilirim. Annen şahittir, kardeşlerin şahit.

Çok güzel giyinirdin babacım, çok güzel giyinirdin Mesnevi’den tut ki altı çizilmiş okumadığın fıkıh kitabı kalmadığını biliriz, annen ve kardeşlerin şahitti.

Felsefeci (Niçe)yi çok sevdiğini de biliriz. Derdin ki; “Keşke Müslüman olsaydı çok büyük bir evliya olurdu…

 Bütün arkadaşlarınla, bütün dostlarınla, nevi şahsına münhasır bir diyalogun vardı bunu da biliriz. Hay Melikşah’ım hay… Bebekliğinden bu zamana kadar her gece odanıza girerek, senin ve kardeşlerinin üzerine siz uyurken üç İhlas ve bir Fatiha okuyarak, uyuyan gözlerinizin üzerinden hep yüzünüze hediye ettim. İyi zamanlarım oldu, zor zamanlarım oldu, belki her istediğinizi yapamadım ama sizi çok seviyorum oğlum, bir gün dahi sesini hiç yükseltmedin yanımda Şahım, sana Allah'tan gani gani rahmet dilerim. Sana babalık hakkım helal olsun, helal olsun Şahım…

Ah, Şahım aah! Senin âhirete irtihalin dolayısıyla gelen, arayan, arayıp da ulaşamayan, gelmek isteyip de gelemeyen, aramak isteyip de arayamayan sosyal medyadan rahmet dileyen dostlarımıza ve senin arkadaşlarına ve bütün arkadaşlarımıza teşekkür ederiz. Sana yapılan binlerce içten dualara şahit olduk. Gelen bütün dostlarımız çok samimiydi. Bu samimiyet karşısında çok mahcubum, tekrar ayrı ayrı teşekür ediyorum. Herkesten Allah razı olsun…

Hasseten, kazanın meydana geldiği Kayseri Yeşilhisar'dan kazayı görüp beş dakika içinde ilk müdahaleyi yapan, evimize kadar gelen Halil ve kıymetli eşine, Yeşilhisar Hastanesinde ilk müdahaleyi yapan ve beni baş sağlığı için arayan doktora ve emniyet mensuplarına da bu vesile ile teşekkür ederim…

Evet Melikşah evet…

5 Aralık 2022 gecenin son saatleri saat dört buçuk - beş arası Kayseri Şehir Hastanesi koridorundan doktor ve kardeşin Doğuhan bana doğru geliyor, doktor açıklama yapıyor: “Maalesef trafik kazası nedeniyle bütün müdahalelere rağmen kurtaramadık Melikşah'ı kaybettik…” Ve ben tekrar morgun önünde bankın üzerinde, başım iki elimin arasında, şu kadar yıl sanki bir ân gibi Şahım. Ağladığımı da bilmiyorum. Sadece soğuk soğuk gözyaşlarımın suratıma değdiğini hissediyorum, ağlamak hiç de güzel değildi…

Bunu söylemek ne kadar zor biliyor musun? Oğlum şunu biliyorum ki İlahi takdir böyle ama göz ağlıyor, kalp yanıyor. Ne zamana kadar bilmiyorum. Sen Allah'a döndün oğlum. Sana Allah'tan rahmet diliyorum, sana Allah'tan rahmet diliyorum, sana Allah'tan rahmet diliyorum. Bu gün ebedî âleme gidişinin kırkıncı günü… Bunları söyleyebildim Melik-Şâh’ım benim…

Osman Aslan

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.