SULTAN ABDÜLAZİZ HAN

SULTAN ABDÜLAZİZ HAN

32. Osmanlı padişahı ve 111. İslam halifesi Sultan Abdülaziz Han’ı vefatının 144. sene-i devriyesinde rahmet ve minnetle yâd ediyoruz.

Sultan II. Mahmud’un oğlu ve Sultan Abdülmecid Han’ın kardeşi olup annesi Pertevniyal Vâlide Sultan’dır. 7-8 Şubat 1830 gecesi doğdu.

Kardeşi Abdülmecid’in saltanatı süresince oldukça serbest bir hayat yaşadı ve itinalı bir eğitim gördü. Akşehirli Hasan Fehmi Efendi’den Arap dili ve edebiyatı ile şer‘î ilimleri tahsil etti. Neyzen ve bestekâr Yûsuf Paşa’dan mûsiki dersleri aldı. Aynı zamanda sporla da ilgilendi ve Kurbağalıdere’deki köşkünde ava gitmek, güreşmek, yüzmek ve cirit atmak gibi faaliyetlerle meşgul oldu.

sultan-abdulaziz-han3.jpgsultan-abdulaziz-han3.jpgsultan-abdulaziz-han4.jpgsultan-abdulaziz-han.jpg

Sultan Abdülaziz Tahta Çıktı

Sultan Abdülaziz Han 25 Haziran 1861 tarihinde kardeşinin ölümü üzerine, 31 yaşında iken tahta çıktı.

Karşılaşılan en büyük güçlük malî sıkıntı olduğu için, Abdülaziz hükümetten, önce bu konunun ele alınmasını istedi. Kendisi de aynı gaye ile ilk zamanlarında tahsisatının ve saray masraflarının azaltılmasına razı oldu. Altın, gümüş ve diğer kıymetli eşyanın sarayda kullanılmasını yasakladı. Siyasî mahkûmlar için genel af çıkardı. Rüşvet ve irtikâp işine karışanları cezalandırdı. Nezâretlerde ve özellikle Serasker Kapısı’ndaki memurlarda da azaltmaya gitti. Alınan bu tedbirlerle devletin malî durumu biraz düzeldi.

Abdülaziz, Fuad Paşa’nın yerine sadrazamlığa getirdiği Yûsuf Kâmil Paşa’nın teşvikiyle 3 Nisan 1863 tarihinde Mısır’a bir seyahat yaptı.

sultan-abdulaziz-han4-001.jpg

İkinci önemli mesele, dış müdahalelerin artmasına yol açan iç ayaklanmalardı. Tanzimat ve Islahat fermanları ile kendilerine tanınan haklardan memnun olmayan gayri Müslim tebaanın ayrılıkçı faaliyetleri gittikçe artmaktaydı. Rusya’nın Balkanlar’da yaşayan Slavlar’ı kışkırtması sonucu çıkan olaylar giderek diğer devletlerin müdahalesine de yol açtı. Batılı devletlerin tahrikiyle Lübnan’da Dürzîler’le Mârûnîler arasında yeniden kanlı mücadeleler başladı. Bütün bu olaylarla sarsılmış olan devlet otoritesini kuvvetlendirmek için yoğun çaba harcandı. Bağımsızlık için 1862’de Karadağ’da çıkan ayaklanma bastırıldı. Fakat benzer olayları önlemek için alınan tedbirlere Rusya ve Fransa karşı çıktığından 1864’te bunlardan vazgeçildi. Bu durum, kısa süre sonra Sırbistan, Romanya ve Girit’te de yeni olayların çıkmasına sebep oldu. Fransa ve Rusya tarafından da olaylar desteklenmekteydi.

Fransa İmparatoru III. Napolyon, Milletlerarası Paris Sanayi Sergisi’nin açılışı münasebetiyle Sultan Abdülaziz’i Fransa’ya davet etti. Bu sırada İngiliz Kraliçesi Victoria da padişahı Londra’ya davet edince Abdülaziz her iki daveti de kabul ederek 21 Haziran 1867 tarihinde Avrupa seyahatine çıktı. Böylece Osmanlı tarihinde yabancı ülkelere seyahate çıkan yegâne Padişah ve Hristiyan dünyasına dost olarak giden ilk halife Abdülaziz oldu. Fransa ve İngiltere’yi ziyaret eden, bu arada Belçika, Prusya ve Avusturya’ya da uğrayan padişah 7 Ağustos 1867 günü İstanbul’a döndü.

Bu gezinin etkileriyle Avrupa’dan borç alarak Çırağan ve Beylerbeyi Sarayları’yla; Ayazağa, Tokat Bahçesi, Alemdağ ve İcadiye Köşkleri’nin yapımlarını başlatmıştır.

1868’de ilk kurum sayılan “Şura-yı Devlet” oluşturulmuş, “bahriyye” ve “adliyye” nezaretleri kurulmuş, yabancılara Osmanlı topraklarında mülkiyyet hukuku tanınmış, pasaport ve mürur tezkiresi uygulaması yine bu yıllarda gerçekleşmiştir.

sultan-abdulaziz-han1-001.jpg

Sultan’ın Hal Edilmesi

Mütercim Rüşdü, Midhat ve Hüseyin Avni paşalarla Hasan Hayrullah Efendi ekibi iş başına geldikten sonra Abdülaziz’in hal‘ini ele aldılar. İşe devrin anlayışına göre şeriata uygun bir şekil vermek gerekiyordu. Bunun için Fetva Emini Kara Halil Efendi, şeyhülislâm vasıtasıyla Midhat Paşa’nın konağına davet edildi.

Midhat Paşa kendisine, “Padişah mülk ve milleti tahrip ve müslüman beytülmâlini israf etti. Halkın halini ıslah için tahttan indirilmesi düşünülüyor. Buna şer‘an cevaz var mıdır?” diye sordu. Kara Halil Efendi de, “Bu hayırlı işe çarşaf kadar fetva veririm” dedi. Bunun üzerine Hüseyin Avni Paşa’nın, Dolmabahçe Sarayı’nı askerle sarıp veliaht Murad Efendi’yi alarak Serasker Kapısı’na getirmesine ve orada Murad’a biat edilip Abdülaziz’in hal‘edilmesine karar verildi.

Hal‘ kararının uygulanması, Hüseyin Avni Paşa’nın Paşalimanı’ndaki yalısında toplanan kumandanlar arasında 26 Mayıs 1876 günü tekrar gözden geçirildi. Tarih olarak 31 Mayıs kararlaştırıldı; fakat beklenmedik bazı olaylar yüzünden 30 Mayıs’a alındı. Sultan Abdülaziz önce Dolmabahçe Sarayı’ndan Topkapı Sarayı’na getirildi. Burada kendisine III. Selim’in dairesinin ayrılmış olduğunu görünce müteessir oldu. “Beni de amcam Sultan Selim gibi burada bitirmek istiyorlar” dedi.

Sultan Murad’a bir mektup yazdı ve kendi isteğiyle Fer‘iye Sarayı’na nakledildi (1 Haziran 1876). Fakat 4 Haziran 1876 günü odasında bilek damarları kesilmiş bir vaziyette bulundu.

sultan-abdulaziz-han2-001.jpg

Sultan Abdülaziz Han’ın Ölümü Meselesi

Şûrâ-yı Devlet Tanzimat Dairesi reisi Mahmud Celâleddin ve Mâbeyinci Râgıb beylerle sorgu hâkimi Fındıklılı Mehmed Efendi, Abdülaziz’in öldürüldüğü konusunda Sultan II. Abdülhamid’e bir arîza takdim ettiler. Mahmud Celâleddin Paşa’nın gelini olan saraylı Pervin Felek Hanım’ın Abdülaziz’in öldürüldüğüne dair ifşaatına dayanan bu arîza üzerine padişah tahkikat açtırdı.

Sultan Abdülaziz’in hal‘inde ve hal‘inden sonra korunması görevinde bulunanlarla hizmetine tayin edilen şahıslar tesbit edilerek teker teker sorguya çekildiler. Neticede Abdülaziz’in ölümünün intihar olmayıp katil olduğu kanaatine varıldı.

 

Kaynak: TDV İslâm Ansiklopedisi

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.