
Şükrü Sak yazdı; Olay nedir bilmiyorduk, öğrendik!
Ailesi tarafından "psikiyatrik tedavi" gördüğü belirtilen kadının "beyanı" esasmış! Hani "İstanbul Sözleşmesi" diyordu ya, "kadının beyanı esastır" diye... Eee tabii öyle olunca, delile, isbata, belgeye, bilgiye gerek yok, linçle gitsin!
HKG davasında, herkes;
“Gerçeği” öğrendi…
Mahkemeyi kurdu…
Yargılamayı yaptı…
Hükmü verdi ve…
“İnfazı”nı yaptı…
Delil?..
İsbat?..
Şahit?..
-Eee bunlara ne gerek var canım,
“iddianame”nin en “çarpıcı” bölümü servis edildi ya…
-En çarpıcı bölüm hangisi?
Sözkonusu HKG’nın savcılığa sunduğu, kendisi ile kocası arasında geçtiğini İDDİA ettiği “ilişki” bölümü…
O bölüm malûm medyanın manşetinden “servis” edilince, kimsenin en ufak bir “şüphesi”(!) kalmadı;
Demek ki, bu “tarikatçı” baba, 6 yaşındaki kendi öz kızını, çocuğunu bu adamın kucağına atmış!..
Buna “inanmayan-inandırılmayan” kimse kalmadı neredeyse…
“Olamaz böyle bir şey, mümkün değil, insan fıtratına aykırı, normal bir baba bunu niçin yapsın?” diye soran, şüphe duyan, hadiseye temkinli bakmaya çalışan kesim de, “bütün soru işaretleri aydınlanmış” gibi kem küm etmeye başladılar…
Hatta bu taraftan bir kısım gazeteci ve trol hesapları, iddianamenin o bölümünü okuduktan sonra “özür dilediler…”
Herkes “gerçeği”(!) öğrendi…
Delil?..
İsbat?..
Şahit?..
-Eee ne gerek var canım, malûm medya yazdı ya?..
Hem, “havuz medyası”nın maaşlı yazarları da “sessizliğe” gömüldü…
Hatta “havuz medyası”nın neredeyse tamamı da bu olayda;
“Olay nedir, aslı var mıdır, yok mudur, doğru mudur, yanlış mıdır, burada bir saçmalık yok mu?”
Diye, sorup sorgulamayı bile bıraktı…
Yani, normal “gazetecilik” yapmayı bıraktı…
Eee, onlarda “sorup sorgulamadığına” göre, “delil, isbat, şahit”e ne gerek var değil mi?
-“Kadın beyanı esas” değil mi?
Evet işte şimdi oldu;
Ortada, ailesi tarafından daha önce “psikiyatrik tedavi gördüğü” açıklanan bir bayanın “beyanından” başka herhangi bir “delil, isbat, şahit, bilgi, belge” yok ortada…
Üstelik bu olayda öyle bir “tuhaflık” var ki, “maddi gerçeği” ortaya çıkarmak adetâ imkânsız!
Neden imkânsız, nasıl imkansız?
Şundan dolayı “imkânsız”;
15-20 sene önce “olduğu iddia edilen” bir ilişkiyi, kim, ne ile nasıl isbatlayacak? Odaya kamera koymadılarsa tabii!
Bunun dışında “isbatlamanın” başka bir yolu yok mu?
Var…
“Samimi ikrar…”
(Hukukta, “samimi ikrar” diye bir kavram var… Bazı mafyatik yapılarda da çok sık “istismar” edilen, mesela cinayeti-suçu işleyen kişinin –mafya liderinin diyelim- adamlarından biri çıkar, “bu işi ben yaptım, şu sebebten bu sebeten” dolayı der, “samimi ikrar”da bulunur… Deliller başka bir şeye işaret etse de, burada “samimi ikrar” –çoğunlukla- mahkemeler tarafından kabul edilir…)
Peki bu olayda, sözkonusu HKG’nın “beyanından” başka herhangi bir şey var mı?
Anne, baba, kardeşler, akrabalar hepsi böyle bir olayın olmadığını söylüyorlar!
Olsun!
“Biz yine de, mahkemeyi kurduk, yargılamayı yaptık, hükmü verdik ve infaz ediyoruz…”
Evet, tam olarak böyle mi? Tam olarak böyle…
Ortada “psikiyatrik tedavi” gördüğü ailesi tarafından söylenen bir bayanın “beyanından” başka hiçbir, delil, isbat, şahit, bilgi, belge olmamasına rağmen, ve bu “iddianını” da, “samimi ikrar” dışında başka türlü bir “isbatının” yapılmasının imkânsız olmasına rağmen;
Sosyal medyada;
-Hasan Kapar’ın dediği gibi-
İddianame hazırlandı…
Mahkeme kuruldu…
Yargılama yapıldı…
Karar verildi ve hüküm infaz edildi!
Daha önce bu konu ile ilgili yaptığımız yorumda, "Olay nedir bilmiyoruz" demiştik, e artık öğrendik!
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.